Her insanın hayatı macera doludur. Kimi tehlikeli, kimi keyifli, kimi hepsi içinde olarak.
Asla maceraperest bir yaşama meraklı biri değilim. Hatta şehir hayatımda beni tanıyanların bir kısmı benim evcil bir adam oluşum ile doğada yaşam ve doğa sporları arasında çok defa tezatlar olduğunu söylemişlerdir.
Yüzlerce serbest paraşüt atlayışı, bin küsür saat saat yamaç paraşütü uçuşu, onlarca dağ tırmanışı ve saire yapmış olabilirim, ama maceraperest biri değilim. Savaşçı bir kişiliğe sahip olduğum doğru, lakin şehir yaşantısında da macerayı hiç sevmem.
Ancak doğaya çıktığımda ölümle birçok kez burun buruna gelmiş olmam ve hatta neredeyse geri döndürülmem durumlarını incelediğimde;
sınırlarımı zorladığım doğrudur. Bu da kimine göre doğal olarak bir macera, maceracılık veya maceraperestliktir.
O zaman soruyorum, evinde birkaç duble içki içerek araba kullanmaya kalkmak veya bayramda ailesine yetişmek için gaza yüklenmek nedir? Günde iki paket sigara içmek nedir?
Doğa sporları benim yaşam şeklim ve işimdir. Doğa yaşamı ise çoğumuzun uzaklaşmış olduğu, ama benim içinde yabancı olmamaya çalıştığım bir gerçektir. Doğal olarakta meslek kazaları veya hataları yapmam da doğaldır.
Kimse mesleği askerlik olan birine, "sen bir maceraperestsin" diyemeceği gibi; İşin ucunda öldürmek ve ölmek olduğu halde...
Macera ile ilgili bakış açıma gelince...
Her insanın hayatı macera doludur. Kimi tehlikeli, kimi keyifli, kimi hepsi içide olarak...
Nedir maceraya veya tehlikeli işlere olan merkaımız? İhtiyaç mı duyuyoruz? Yoksa ruhumuzun farklı bir susaması mı? Ya da fazlaca mı cesaret sahibiyiz? Belki de cesaret geni D4DR'den kaynaklanmaktadır.
Adrenalin ve endorfin bağımlılığı olabilir mi? Belki de psikolojik bir sorundur.
Bu soruların cevabı kişiden kişiye göre değişse de, macera mutlaka herkesin yaşadığı bir şeydir. Ama büyük, ama küçük; ama uzun, ama kısa süreli; ama tehlikeli, ama keyifli. Öyle veya böyle yaşarız işte.
Savaşta ateş altında olabilir, dağda zirve tırmanışı sırasında olabilir, uçakta yolculuk sırasında olabilir, olabilir de olabilir.
Katıksız macera arayışı çeşitli riskler ve tehlikeler getirir, çünkü maceraperest bu konuda belki de sınırlarını ve tabularını kaldıracaktır; tehlikelere açık hale gelecektir. İlk tehlike, bağımlı hale gelmektir.
Bu kişi artık bir bağımlıdır, macera yaşamının bir şekli, bir amacı olmuştur. Karakterini etkilerken kişiliği de değişmektedir. İkinci tehlike, sınırlarını aşmaya ve hep en risklisini, en sıradışı olanını yapmaya çalışmasıdır.
Sonu ölüm bile olabilir.
Bu açıklamalarımın, bu görüşlerimin daha fazlasını bir kitapta topladım, macera ile ilgili, maceracı kişilkler ile ilgili bir kitap yazdım. Macera yaşamak için sadece cesaretli olmak gerekmediğini, bunun yanında cesaretin kazanılıp, geliştirilebildiğini,
istek dışı da macera yaşanabileceğini, ama bunu nasıl kabul ettiğimizi ve nasıl yorumladığımızı anlatmak istedim. Hatta sıradan ve çekingen bir hayat yaşanırken, nasıl olur da insanın kısa bir sürede tehlike ve macera dolu tabiri
caizse kelle koltukta bir yaşama bağımlı olduğunu açıklamak istedim.
Sonuçta anasının karnından maceraperest mizac ile doğanlar olduğu gibi, onlardan daha fazla sonradan maceraperest olup, riskli işler yapmayı sevenleri de gördüm.
Ben mi?
Yok canım, ben o kadar maceraperest biri değilim.
Kutsal Zafer Şahin - 10 Ağustos 2010
(L.G. isimli henüz baskıya girmemiş kitabımdan)